Sık Sorulan Sorular

Halk arasında şekerlenmiş bal diye yaygın bir söylem var. Özellikle soğuk aylarda balların kristalize olduğu (şekerlendiği) gözlemlenmiş ve insanlar bu balı tüketmeyerek çöpe atıp şekerli bal damgasını vurmuştur.Böyle balların şekerden üretildiğine inanılır ancak bu yanlıştır. Aksine şekerden üretilen bir bal asla kristalize olmaz. Bunu piyasada şeker / glikoz şurubundan üretilmiş meyve suları, reçeller, tatlandırıcılar, şekerlemeler vb. bir çok gıdanın neden bal gibi kristalize olmadığını sorgulayarak kendiniz de görebilirsiniz.Nasıl ki saf zeytinyağı zamanla donuyorsa aynı şekilde saf balda sıcaklık değişimine bağlı olarak zamanla kristalize olabilir.Balın kristalize olması için en uygun sıcaklık 14 C’dir 10 C’nin altında ve 26 C’nin üstüne kristalizasyon yavaşlar.Bu tamamen fiziksel bir olaydır ve balı tüketmenize engel teşkil etmemektedir.Bazı ballar çok hızlı ve ince tanecikler halinde kristalize olurken bazı ballar daha geç ve kalın tanecikler halinde kristalize olur.Bu durum balın elde edildiği çiçekle alakalıdır ve balın kalitesini etkilemez.Örneğin Çam balları Çiçek ballarına göre daha geç kristalize olurken, Kestane balları ise çok zor kristalize olur.Bazı tüketicilerimiz kristalize olan ballarını kaynar suyun içerisinde eriterek kullanmaktadırlar ancak bu son derece yanlış bir uygulamadır çünkü 48 C’nin üstündeki sıcaklıklarda balların içerisindeki diastaz enzimi seviyesi hızla düşerek, kanserojen bir madde olan HMF seviyesi de yükselir. Bu da sağlık için yediğiniz balın besin değerlerini yok ettiğiniz ve üstüne balda zararlı maddelerin oluşmasına sebep olduğunuz anlamına gelir. Dolayısıyla evde balın ısısını 48 C’yi geçirmeden eritebilecek özel bir düzeneğiniz yoksa kristalize olan ballarınızı bu haliyle tüketmenizi tavsiye ederiz.

Bal dünya üzerinde mikrop barındırmayan ve bozulmayan tek gıda maddesidir.İçeriği bakımından bakterilerin yaşamasına elverişli bir ortam değildir.Bu sebeple güneş ışığından ve nemden koruduğunuz bir balı uzun yıllar sonra bile hiçbir değer kaybına uğramadan tüketebilirsiniz.

Bal uzun süre yüksek ısılara maruz kaldığında içerisinde bir takım bozulmalar meydana geldiğinden, 60 C’nin altındaki sıcak içeceklerinize bal karıştırarak tüketebilirsiniz.Ancak uzun süre ısıl işlem uygulayacağınız pişirme işlemlerinde bal kullanmamanızı tavsiye ederiz.

Bal alırken mümkünse öncelikli olarak Organik Logolu, düzenli olarak kontrol edilen ve sertifikalandırılmış balları tüketmenizi tavsiye ederiz.Kesinlikle içinde ne olduğunu bilmediğiniz, açık, etiketsiz ürünleri tüketmeyiniz.Balı, bir arıcıdan dahi alsanız, aldığınız ürünün analizleri yapılmadığı için doğal olsa dahi içinde bir takım kanserojen kalıntıların ve ilaçların bulunduğu balları tüketme ihtimaliniz çok yüksek. Bunun için her zaman öncelikli olarak Organik ürünlere yönelmenizi tavsiye ederiz.

Bir tatlı kaşığı bal (yaklaşık olarak 9 gram) kalorisi yaklaşık 25 kcal’dir.

Balların içeriğinde yüksek oranda karbonhidrat bulunmaktadır.Yüksek oranda alınan karbonhidratlar, bebeklerin doğumundan sonra gelişimine devam eden karaciğerlerine yüklenmekte ve ileriye dönük karaciğer yetmezliği gibi sorunlara sebep olabilmektedir.Bu sebeple 1 yaşından küçük bebeklere bal yedirilmemelidir.  

Arısütü, genç arıların bal, polen yutak bezi salgılarıyla oluşturduğu ve kraliçe arının beslenmesi için ürettiği kirli beyaz renkte, yoğurt kıvamında, ekşi tatta doğa harikası bir üründür.Kovanda kraliçe arının beslenmesi için üretilen arı sütü kraliçe arının yumurtadan daha kısa sürede, diğer arıların iki katı büyüklüğünde, üreme organları gelişmiş olarak çıkmasını sağlayan, işçi arılar yazın 45 gün, kışın 6 ay yaşarken kraliçe arının 5-6 sene yaşamasını sağlayan üstün hücre yenileyici özelliği olan yüksek asitlikteki ve hala içeriğindeki %4 bilinmeyenleri ile dünyada eşi benzeri olmayan bir üründür.

Saf olarak tüketilmesi arısütünün yoğun ekşi tadı, kullanım dozajının ayarlanması, ve   bozulmadan muhafaza edilmesi çok zor olduğu için uygun değildir.Bu sebeple arısütü bal ile karıştırılarak tüketilir.

Arılar çiçek tozlarını arka bacaklarında toplayarak, baldan ayrı olarak petek gözlerine depolarlar.   Polenlerin rengi toplandığı çiçeğe göre değişmekle birlikte çoğunlukla sarı ve tonlarında olmak üzere doğada hemen hemen bütün renklerde polen bulabilmek mümkündür.

Polenin kalitesi o polenin renk çeşitliliğiyle doğru orantılıdır.Bir polende ne kadar çok renk varsa o polen o kadar çok çiçekten elde edilmiş ve bir o kadarda fazla vitamin, mineral, enzim ve aminoasit içermektedir. Arıların doğadan topladıkları polenler kovan girişindeki özel tuzaklar vasıtasıyla toplanarak, kontrollü bir şekilde gölgede kurutulur.Güneş ışığı polene zararlıdır.Bu sebeple renkli kavanozlarda ve kutu ambalajıyla satışa sunulmuştur. Polen vücudumuzun bozulan dengelerini yeniden oluşturmakta etkin, metabolizmayı düzenleyici, bağışıklık sistemini güçlendirici özellikleriyle içinde 22 çeşit aminoasiti ve doğada bulunan bütün vitaminleri ihtiva etmektedir.

Propolis arıların kendilerini dış etkenlerden korumak, kovanlardaki rüzgar ve ışık giren delikleri kapatmak, aynı zamanda kovan içi sterilizasyonunu sağlamak için ürettikleri, bitki reçinelerinden oluşan yapışkan, koyu renkte yoğun bir maddedir. Son zamanlarda yapılan klinik araştırmalar göstermiştir ki propolis yüksek oranda antioksidan içeriğe sahip ve flavonoid içeriği bakımından zengindir.